Salı, Ocak 29, 2013

bütünden bir parça


dur.
-teslim ol!, demeyeceğim tabi ki
dur bir nefes al
yaşam zaman trenine binmiş hızla uzaklaşıyor
bırak bir günde bir şey düşünme
kapat tüm kavramların kapılarını
kendini parantez içine al ve bu konuyu yarına bırak
düşüncelerini ört
bırak şu değersiz ve gündelik çıkara dayalı hayvan ilişkilerini
kopart hırslarını ve isteklerini ilizyona bulanmış başarı basamaklarından
kendini kendinden çıkart bir kenara koy
sonra kendini al harf gürültülerinden uzak doğaya koy
bir denizi al karşına, ona karşı sus
sessizliği bir dinle
süzülerek ak
bütünden bir parça olarak

Pazartesi, Ocak 28, 2013

söylenti


bir söylenti dolaşıyor insanlar arasında
nasıl desem..
ağızlarında bir bilinmeyenli denklemi geveler gibi isteksizce mırıldanıyorlar
aslında hayatı üzerine inşa edebileceğimiz tek şeydir o, mırıldanılan
öyle ya, nefes almak kadar kolay tahrip ediyoruz gerçeği
tüm anlamlandırmalara rağmen anlamın buharlaşması, yok olması
insan eli değmesi gibi bir şey bu
en renkli olduğu halde en az görünen
en gerçek olduğu halde en az bilinen
söylemekle söylememek arasında
bir söylenti
bir komedya
bir trajedi
tek perde
çok geçmeden anlaşılıyor söylentinin ne olduğu
ağızlardan birkaç tükürükle birlikte savruluyor
ölüm.

Çarşamba, Ocak 23, 2013

mavi

siyah kadar öfkeli görünmese de hüznünü gizleyemiyor.
bu hüznün ardında güçlü bir bilgelik ve tüm hüzünleri kucaklayan birkaç gözyaşı var.
sarı gibi anlamsız sergilenme, öne çıkma isteği yok.
mavi.
yeşilde sarının eksikliği mi?
derinlerde bir okyanus.
mai.
su kadar aziz gök kadar uzak.
merkezden çevreye doğru dağılan değil,
kendi üzerine eğilen, kendi üzerine kapanan bir renk olarak kendisinden uzaklaştırıyor.
tıpkı denizin derinliklerinde,
mavinin koyuluklarında uzaklaştığı gibi.

yansı

bazı sesler duyuyorum belli belirsiz
ve bazı gölgeler görüyorum bir perdenin ardından
rüzgar gibi dokunup kaçıyorlar, hissediyorum
bu akıntı, bu oluş
gölgelerin oynadığı bir gölge oyununu andırıyor
öylesine karanlık ve ışıksız
fakat ışık sayesinde görünür kılınıyor
yer ve gök ve gölgeler
karanlığın ve aydınlığın kalıntıları gibiler
bütün varlığa bir örtü
nesnenin onu karşılayış biçimine göre şekilden şekle girer
gölgeler
bir yansı olarak sadık

ateş

ateş
elle tutulamayan soyutluğun gözle görülür acısı
yakıcı aydınlık

yollar uzanmış gelişigüzel

tüm ışıklar küsmüş
varlıklar karanlığa bürünmüş
yollar uzanmış gelişigüzel
serpilmiş sarıya çalan sonbahar yaprakları, ağaçlarından ayrılmış
kimi elini uzatmış
öteki arkasına bile bakmadan adımlarını hızlandırarak uzaklaşmış
bir yağmur damlası süzülmüş ve birkaç insan sesi duyulmuş
bu şehir geceleri hep böyleymiş
yollar uzanmış gelişigüzel

çöp ve kutusu üzerine

uzaktan bir çöp kutusuna bakıyorum
tüm gecenin yalnızlığı omuzlarına binmiş
şehrin hikayesinin kalıntıları
itici yalnızlık sebebi
bu hayatı benimsemiş bir hali var
durağanlığın getirisi sessizlik
ürkek bakışlara sahip çöp kutusu
gölgesi kendinden kaçıyor
çöp
terkedilmiş bir piç
sahipsiz
hayat tarafından sürükleneceği yeri
dokunacağı çöp kutularını
gömüleceği ve başkalaşacağı toprakları bekliyor
tüm hikayesine hakim bir tavrı var

ay

ay
ne kadar da uzaksın
dünyaya göre bir o kadar da yalnız
böylesi de iyi
burada her kafadan bir ses

sisli bir gün

bir gün daha çekip gitti
takvim yaprakları buruşturulup atıldı
bir kibrit çakıldı ve bir sigara yakıldı
bir intihar girişimi gerçekleşti
olay mahali her zamanki gibi kalabalıktı
yalnız intiharlarda olmuyor değildi

bir bavul unutuldu
her şey koşuşturma içerisindeydi
elden ele dolaşan karanfillerin kokusu hiç değişmemiş
ismi ise hep karanfil olarak kalmıştı
zaman hep aynıydı
bir yandan kovalıyor bir yandan kucaklıyordu
bazı ayrılıklar gerçekleşiyor
bazı birliktelikler gerçekleşmiyordu
oysa zaten gerçekte buğuluydu

Pazar, Ocak 20, 2013

aynı

yıldızların altındayım ya da bana görünen bu
büyüklüğünü anlayamadığım bir şekilde karşımda duruyor
ve bir deniz
hep aynı notadan söylüyor dalgalar
sahildeki tüm taşlar yıllardır hiç değişmemiş izlenimi veriyor
nasılda aldatıyorlar beni
değişmeden hep aynı kalan var mı ki?

taş ve kum

bir yanda taş bir yanda kum
varlıklarıyla başkalaşmış birbirlerine sınır çizmişler
taş yılların yorgunluğuyla parçalanmış
erircesine bölünmüş
ve çoğalmış
çoğaldıkça büyümüş ve kendinden geçmiş
taş artık bir kum
ya sen/ben?