Pazar, Eylül 21, 2014

fazla

midemde bir his dolanıp duruyor
kendisini sarıp sarmalayan kayalardan
taşmak isteyen bir deniz gibi
taşmak istiyor kaburgalarımdan
dökmek içini
sökmek içimi
ve fakat her dalgalanışı duvarımda patlıyor

herkes bir şeylerin eksikliğinden yakınıp duruyor
oysa eksik değil hiçbir şey
elimin altında bir paket sigara
ve birkaç kitap
felsefe notları, sözcükler...
sözcüklere sarılmış tir tir titreyen anlamlar
insan doğasını anlamak üzerine bir düzine laf
ve ayağımı gıdıklayan parmak arası terlikler

soğuk bakışlar
hatalarla dolu olanaklar
nefes almaya yetecek kadar pencere
gök
ve göğe uzanan yedi katlı bir beton yığını

her şey ne ise o olarak
her şey yerli yerinde
koca bir sergi açabilecek kadar bulaşık birikti mutfakta
ve herkese yetecek kadar nefret birikti

sende değilsin eksik olan
ne aşkın
ne şiir dudakların
ne uysal dokunuşların

midemde dolanan bu his
sevmek ya da nefret etmek
doğmak ya da ölmek
iki hiçlik arası fazlalık
her şey
ve tek tek varolan
ve bir tek varolan
neyse ki yorgun düşüyorum
eksilen bir nefesle
sana bir fazlalıktan sesleniyorum

Pazartesi, Ağustos 04, 2014

ne değişir


ne değişir
pencereden atlasam
değişir birçok şey kuşkusuz
bina beş katlı bir kere
pek tabi ki dokuz katlı bir binadan atlamaktan farklı olacaktır
beş katlı binanın penceresinden atlamak
öncelikle yüksekliğin artmasıyla
atlamaktaki kararlılığım değişecektir
gerçi bu değişim
atlama düşüncesinin değişmesi anlamında bir değişim olmayacaktır
şüphesiz dört katlık bir artışın 
böylesi yetkin bir kararı etkileyeceğini sanmıyorum
ancak olgu değiştikçe
deneyim değişecektir
atlamaktaki kararlılığım başka bir yükseklik olgusuyla karşılaşacak
buna göre bir tepki geliştirecektir
elbette pencereden atlamak istiyorsam
beş katlı binaya dört kat daha eklenecek olmasından memnuniyet duymalıyım
böylece artacaktır hedefimin gerçekleşme olasılığı
manzarada değişecektir kuşkusuz
dolunayı şu an gördüğüm gibi göreceğimdir ancak
çakılmak için oldukça müsait olan betona olan uzaklığım arttıkça
göğe olan yakınlığımda artacaktır
böylelikle dolunaya algılayamadığım
ancak bildiğim bir yakınlıkta olacağım kuşku götürmez
atlarken rüzgara tutunmaya çalışır mıyım bilmiyorum
yüksekliğimin artmasıyla ve düşüş hızımın artmasıyla birlikte
rüzgarla etkileşiminde değişeceğini düşünüyorum
elbette bu fizik biliminin tartışma konusu
gerçi fizik felsefesi diye bir alan var ancak pek ilgilenmiyorum
ben daha çok atlarsam değişecek olan şeyin ne olduğuyla ilgileniyorum
pencereden aşağıya şöyle bir göz gezdiriyorum
yüz üstü atlamakla sırt üstü atlamak arasında da oldukça fark görünüyor
elbette değişen pozisyona göre çarpmanın etkileyeceği yerde değişecek
havadaki konumumda buna göre şekillenecektir
bir diğer önemli nokta
düşerken nereyi görmek isteyeceğim
nereyi seyretmek isteyeceğimdir
ve bir diğer nokta
suratımın parçalanmasına katlanıp katlanamayacağım
öyle görünüyor ki birçok şey değişecektir
zaten değişmeyen bir şeyin olmadığını söylediğinizi duyar gibiyim
elbette biliyorum her şeyin değiştiğini
ben bu yazıyı kaleme alırken de birçok şey
ne ise o olarak kalmadılar
pencerenin pervazı mesela
ya da kalp atışlarımdaki hız
ya da pencereden atlamaktaki kararlılığım

Pazartesi, Temmuz 14, 2014

dumanımın sigarası

sigaramı yudumluyorum
ya da o beni yudumluyor ağır ağır
zamanın kavradığı gibi kavrıyor
parmaklarıma hapsediyorum
hiç mi hiç direnmiyor
eğip büküyorum istediğim gibi
dudaklarına bir nefes konduruyor
bana özel duman gösterisini seyrediyorum
her aşkta olduğu gibi acı bir tat bırakıyor dudaklarımda
kül tablasına vuruyorum kafasını
dökülüyor gri saçları
gider ayak bir tütünün söyleyebileceği her şeyi söylüyor
döküyor içindekileri bir bir
yaşamına son veriyor
ve söndürüyorum

Pazar, Mayıs 11, 2014

düşüş


benim yalnızlığım çokluk içinde
dünyadayım
ve kendimi
bulutundan ayrılmış bir yağmur damlası kadar yalnız hissediyorum
onun savruluşu toprağa
benim savruluşum toprağa
savruluşumuz
yaşayışımızı andırıyor
kafama bastırıyor birileri
kavramlarımın kapılarına dayanmış
ben
ötekine yaslanarak uzaklaşıyor kendinden
hiçlik kokusu yayılıyor ereklerden
dün
kalbime en yakın yerde
gömleğimin sol üst cebinde ufalanıyor
düşüşüm rüzgarlara dokunarak gerçekleşiyor
oysa bir yudum su serinliği dudaklarım
dört duvar
arasında çarpışıyor yankılar
eksiksiz sahip olduğum
ve eksiksiz sevebileceğim ben
kendimim
kuyruğundan kavrayıp zamanın
bir köşede haddini bildirmeliyim

Pazar, Temmuz 07, 2013

arka sokakların cinneti


her yerde hüzün
omuzlarına yüklenmiş hayat dağılmış yüzün
gözlerin yalın bir dille yazılmış okunuşlara sahip
kim sana sahip, sen kime düşkünsün
ben
nedir seni alıp götüren
yalnızlığın kaldırımların yalnızlığı
dokunan basıp geçiyor üzerinden

Pazartesi, Nisan 01, 2013

sis


insanları tanımak zaman alıyor
çoğu zaman yoğun bir sis bulutuyla kaplı
ve her zaman
görünüşten ibaret bir bedenle örülü
gözüm seçmiyor, göremiyorum
tüm kalpler kaburgalara gömülü

Pazar, Mart 10, 2013

yarın


bugün
yeni bir sayfaya
yeni bir şeyler karalamak istedim
çizgileri kıvırarak harfler oluşturmak
anlamları çizgilere sıkıştırmak değil
mantıksal kalıplara uygun
tutarlı değillemelerde değil
bugün
yeni bir sayfaya hiç olmadığı kadar yeni bir dün
henüz doğmadığı kadar gün
batmadığı kadar güneş
dünden ve bugünden sonra
hiç olmadığı kadar yarın